Ulysses

ULYSSES Ulysses’ten bahsedeceğim zaman, Proteus bölümünde Stephen’ın da yaptığı bir ayrım geliyor hemen aklıma. “door” ve “gate” ayrımı. Öncesinde Ulysses benim için tam olarak bir ‘door’ idi. Ardı görünmeyen, açmayı aklıma bile getirmediğim, denesem de öte tarafına geçemeyeceğimi düşündüğüm kapalı, kilitli, sağlam bir kapı. Okudukça, Blamires’in, Kiberd’in tuttuğu ışıkla ilerledikçe, anladıkça, bir ‘gate’’e dönüştü, parmaklıklarının arasından süzülüverdiğim, ardında capcanlı, neşelihüzünlü, komik, gerçek bir dünya bulduğum. Kitaptan uzak durmamın başlıca sebeplerinden biri, yıllardır söylenilegelen okunamazlığıydı. Joyce’un farklı üslup denemelerini, kelime oyunlarını, ses tekrarlarını dilimizde yansıtmanın zorluğu hatta imkansızlığı üzerine de yorumlar vardı. Pek tabii herkesin haberdar olacağı Joyce ‘un okurlarından ömür boyu onu anlamaya uğraşmaları konusundaki talebi de beni bir parça uzak tutmuş olabilir. Yıllar boyu kitaba belirli bir mesafede durduktan sonra...