İnsanlar ve Sözcükler Arasındaki Mücadele/ Aragon ve Dadaizm
'Sözcüğün sözlük anlamı, adına müştereken ideal dediğimiz şeyi kişiye veremez.'
Louis Aragon'un Telemakhos'un Maceraları, hakkında hiçbir bilgim olmadan sadece adında Telemakhos geçtiği için aldığım bir kitaptı. Odysseus'un oğlu ile ilgili herhangi bir anlatıyı merakla okurum zaten diyerek hemen başladım ve sayfaları çevirdikçe bu kitabın küçük bir hazine olduğunu gördüm.
Önsözde Aragon'un yüreğindeki sahici gelgitleri sözcük eksikliği yüzünden ifade edemediğini söylemesi ve ilk bölümün Kant'ın kavrama uygun düşen ifadeyi bulmak için yeni sözcükler yaratılması ile ilgili sözleriyle başladığında bir ışık yanmıştı aslında farklı bir okuma olacağına dair. Birkaç sayfa sonra ise Telemakhos'un Mentoru, duvarları inleten kahkahalarla gülmeye başlayıp nimfeler şarkılarında insanlarla sözcükler arasındaki mücadelelerden bahsedince ne oluyor burada heyecanına kapıldım. Hemen araştırınca gördüm ki meğer Aragon, 17.yy'dan Fenelon'un kitabını almış, Dadaizmin boşluklu parçalı dünyasında bozmuş, yıkmış, yeniden yazmış.
"Tercih edilen seslerin kırılgan iskeleti, bize olduğundan başka görünmediyse çökmeye mahkumdur: Bir sözcük yığınına tünemiş, somut ilerlemeye vesile olduklarına inanıyoruz."
Fenelon'un, siyasette ve devlet yönetiminde çoktan unutulan etiği nasihatler şekilde anlattığı bir ders kitabı niteliğindeki eserinin parodisini yapan Aragon, dadaizmi çağrıştıran bir Dd sisteminden bahsediyor. Bu, zekayı elekten geçiren, kartları karıştıran, mantığı paramparça eden ve çelişkinin bizzat kendisi olan bir sistem. Öğretilerinden biri de her şeyin parçalanmasını öneriyor. "Kıramadığınız şey sizi kırar, efendiniz olur. Kutsal fikirleri, gözleri yaşartan her şeyi kırın, parçalayın." Bir yandan anlam bozulurken pişirilen etler mesela konuklara sancı kadar leziz görünebiliyor, teskin etmesi beklenen şarkılarda dilinde küfür kurumuş ağaçlardan bahsedilebiliyor, kullanılmayan mekanların çöl dünyasında geçen ve Ulysses'in Kirke bölümünü hatırlatan bilinçdışı sayıklamalarla çağrışımlar mantığın dengesini tekrar sarsıyor.
"Ceketimin sol cebinde kendime çok benzeyen portremi taşırım: kararmış bir çelik saat. Konuşur, zamanı gösterir ve ona dair hiçbir şeyi anlamaz. Ben olan her şey anlaşılmazdır."
Yorumlar
Yorum Gönder